Tünelin Ardından Kalan
Bir sokak vardı tünelin ardında,
Ayağınıza şiir takılırdı uğrasanız.
Yanında yöresinde durmak,
Gönüllü fedai olmak gerek o sokakta.
Yalnız, gönülsüzleri almamak gerek,
Zira kaldırım
taşı bile değerliydi,
Faydalanmak icap ederdi.
"Çıktığın yokuş sıradan değil"
Der gibiydi kasap;
Dükkan önünde oturmuş,
Elini eteğine silerken.
"Şiirsiz inen bizden değil"
Der gibiydi direkler;
Kuşlar tellerinde,
Kuş gibi bakınırken.
Kasaplara güven olmaz ya;
Sıradanmış o yokuşun sonu,
Sıradanmış ayağımıza takılanlar,
Yumurta kartonlarını sobaya atmak,
O sobaya yaklaşmak sıradanmış.
Annesinin gerdanına giren,
Üşümüş kedi misali bir kanepede,
Öylece ısınmak sıradanmış,
Atmosferi hafifleten,
Sıradan yurdum insanları ile.
Sobaya zürafa de sen,
Uzunca boynuyla beslenmek isteyen;
O bahçeli eve orman de sen,
Balta girmemiş bir doğallıkla bezenen,
Ki zaten doğallıkmış sıradanlık da.
Eve çıkan yokuş ve uzunca park,
Ormanı dikine kesen;
Sıradan yurdum insanları içeride,
Sahici bir amaç bana o günden kalan:
Bilemezdim evvelden,
Büyüyünce ne olmak isterim?
Hangi hanede bekler beni,
Olmak istediğim erbap listelerim?
Şavkaran lambalar görmüş bir tavşana,
Tavşana benzerdim sorduklarında.
Ama sorsalardı bak,
Ne olmak istemediğimi;
Söylerdim elbet,
Ne olmak istemediğimi.
Geldiğim yerden bilirdim,
Olmaması gerekeni pirim.
Şimdi;
Geçilen tünellerin ve çıkılan yokuşların izi,
"Sıradan olmak isterim" diye kağıtlara,
Yürekten kaleme ılık ılık yazmak
Ve gelip geçenlere şöyle demektir:
"Ne olmak istediğini bilmek lazım,
Cümle alem o sokaktan geçmek lazım."
*Umut hocama ve onun sıcak yuvasına...